Donuk Gözler 1
Kalabalık caddelerde
donuk gözlerle yürümek… Etrafta akan binlerce insana karşı duyulan kayıtsızlık…
Garip bir his. Her şeyin anlamsız göründüğü o an ve boşluk… Ne denebilir ki bu
hisse, ne yapılabilir buna karşılık? Bizi yutan bu yalnızlık duygusu
kalabalıklar içinde daha bir çok görünüyor insan gözüne. Elinde buna karşın
sadece salt bir kabullenmişlik kalıyor insanın. Olan ve biten, olmuş ve bitmiş,
olacak ve bitecek bir çok şeyi öylece kabulleniş. Kimileri yadsır bu kabullenmişliği
hatta buna karşı hissizlikle suçlanabilir insan fakat çaresizliğin ağırlığından
ağır değil hiçbir suçlama. Kaldırıp atamazsın bazı şeyleri. Ne kimseyle ne bir
başına… Ağırlığından mı olanların yoksa güçsüzlüğümüzden mi bizim, düşünür
durursun. Durur ve düşünürsün. Düşünmek için durman gerek. Dururken yanında
akan kalabalığın seni yutmasından korunarak. Eğer yutarsa seni o kalabalık
artık sen de akıp giden kalabalık olursun. Kimi ister bunu kimi bundan korkar
kimi bunu da umursamaz. Aslında umursamayan en çok umursayandır. Çünkü o
umursamıştır, farkındadır çoktan ama aşamayacağı her şeyle umursamazlık
zırhıyla dövüşmeyi seçmiştir. En azından bir seçim yapabilmiştir. Umursamamayı
başarabilir mi bilinmez ama en azından denemektedir. Mücadele etmekten kaçtığı
sanılabilir insanın ama fark etmez çünkü mücadele etmek ancak umursamayan
olmadan önce geçilen bir aşamadır. Hepsi o kadar. Her şeye karşı yenilgiyi
kabullenmiş olan değildir sözlerimin öznesi. Sadece galip çıkabileceği
savaşlarla daha önce savaşıp kaybetmiş olduğu olayları ayırt edebilendir. En az
savaşmak kadar önemlidir dünya ile barışmak. Dünya ile barışmanın öncülüdür onu
kabullenmek. İster sen kabullen ister dünya kabul ettirsin sana kendini dünya
için hiç fark etmez. Ama insan için fark eder. Kendi kabullenen barışmıştır,
dünyanın kabul ettirdiği yenilmiş. Donuk gözler de Umursamaz da aslında dünya
ile barışandır. Akan kalabalık ise çokluğunun verdiği güçle, dünyanın/doğanın
ona verdiği akılla onu savaşarak yenebileceğini sanan kuru bir gürültü yalnız. Donuk
gözlerin sessizliği bastırır bütün gürültüyü. Gerçek bu! Fakat gürültü ne
kaybedeceği savaşın ne de sessizliğin sesi bastırabileceğinin kabullenişinde
çokça geç kalacak. Bu durum ne donuk gözlerin sahipleri için ne de dünya için
önceden duyumsanmış, çağlar boyunca yaşanmış ve yine çağlar boyu yaşanacak
olandan başka bir şey değil. Donuk gözlerin yalnızlığı ve sessizliği
kalabalıkların birlikteliğinden ve gürültüsünden daha acılı şekilde sürecek bu
da bir gerçek. Var olan ve sonsuza dek var olacak tek şey her zaman donuk
gözlerin ve kalabalığın bir arada fakat bir o kadar da birbirinden ayrı biçimde
yaşayacak olması. Dünyanın savaşılamayan ve savaşılamayıp barışılması gereken
durumlarından biri de bu birliktelik ve ayrılık. İkircikli yapısıyla dünya
belirsizlikleriyle bu ikisinden de ayrı ve bu ikiliye de hükmeden biçimde
varlığını koruyacak. Bir şekil de ama her nasılsa artık hayatta kalmayı ve bu
gerçeklerle yaşamayı başarabilmek gerekiyor. Özellikle farkında bir donuk göz
için hayli zor bir durum olan bu durum ancak umarsızlıkla aşılabilir.
Aşılabilir mi?
Comments
Post a Comment